top of page
  • Yazarın fotoğrafı: Hatice Agvan
    Hatice Agvan
  • 1 Oca
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 9 Oca

Gökyüzü bilinmeyen sırlarla dolu çocuğum. Senin ve diğerlerinin ruhunun bilinmez sırlarla dolu olduğu gibi. Ruh parçalarımız ve özümüz bir çocuğum. Bu çok yaşlı bir evrenin hikayesi bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur zaman içinde çok güzel mi güzel bir halk yaşarmış. Kalburundan güneş, zamanından evrenler akarmış.

Halkın ataları saf kanın masumluğundan, iyilik ve kötülüğün dengesini kuran kristallerden ve bilge ağaçlarından gelirmiş. Eskiden söylenen bir kehanet şimdilerde şarkı olmuş. Birlikte ateş çemberi kurup bu kehanetin şarkısını ölümsüzleştirilermiş. Yaşamın kaldığı yerde başlarmış bu ezgiler, bitişi ise sonsuzluğa uzanırmış. Bu halk uyanışa inanırmış ruhlarındaki cevherin göküyüzündeki gezegenler hizalandığında parlayacağını, cevherin kendisini göstereceğini artık uyanmışlardan olacaklarını düşünürlermiş. Hayır, hayır! Bu böyle birşey değil çocuğum bu anlatacaklarımı iyi dinleyin bu uyanışı değil dönüşümü sağlar. Anlatacaklarım sihirli bir olay değil ya da evrendeki gezegenlerin hizalandığı göksel bir olay değil bu. Değişmeye ve dönüşmeye dair net bir karar verdiğinizde aydınlanacağınız bir yolun hikayesi bu. Bedeninizdeki sinyali gördüğünüzde ayaklanacağınız değil sinyali yakalayacağını bir hikayedir.


Güzel mi güzel halkın arasında güzeller güzeli bir dağ yaşarmış. Dağın bir yamacı karlar ile kaplı diğer bir yamacı lav püsküren küçük çukurlar ile kaplıymış. Diğer dağlar bu dağa gülermiş. Bir gün çok ağlamış o kadar çok ağlamış ki yüzeyindeki karlar çok şiddetli şekilde yuvarlana yuvarlana ayaklarının önüne düşmüş. Kar taneleri bu durumdan çok şikayetçiymiş ona kınayarak bakmışlar.

"Cık, cık... Sen üzgünsün ve ağlayacaksın diye bizi neden yerimizden ediyorsun Ey Dağ! Yürüyen ölümlülerede mi üzülmüyorsun? Biz dönüşürken onlar yitip gidiyor bilmez misin?" Hepsi sinirle ve çeşitli nasihatlerle ayaklarının altına uyarlanmış, kalıp haline gelmiş ya da eriyerek dönüşmüşlerdi. Dağı kimse anlamıyordu. Dağ bambaşka duygular içindeydi hareket etmek istiyordu, özgürce her yere dokunmak, özgürce yürüyen ölümlüler ile şarkı söylemek istiyordu. İsyan etti onu yaradana " Ey beni yaradan ete kemiğe büründür beni, bırak duyularımı özgürce yaşayım. Konuşmak, yemek yemek, üşümek, ısınmak ve diğer tüm duyuları yaşamak istiyorum. Kafese kapanmış gibi asırlardır binlerce hayat gözlemledim zamanımı zamansız yap."


Ruhlar bu dediklerine merhametle bakmış. Dağın ruhu da merhametle evrenin yasalarını gözden geçirirken bulmuş kendini. Dağın ruhu düşünmüş ve en sonunda bir çözüme varmış.

"Buldum, buldum Rüya! Bu derdin tek çaresi Rüya!" Ruhlar konseyi kabul etmiş bunu.


Bu küçük genç dağ Rüya görecekmiş. Dağa korkmaması için haber vermişler. "Seni sihirleyeceğiz hazır ol!" Demişler. Dağ severek bu durumu kabul etmiş. Heyecandan duramıyor o heyecanlandıkça bazı taşlar ufalanıp yere düşüyormuş. "Pardon, pardon kusura bakmayın biraz heyecanlıyım da..." düşen taşlar hiç ses etmiyormuş. Bir taş diğerine fısıldayarak seslenmiş. Yer kıpraştıkça kıpraşmış.


"Yerin kulağı var, bu diyeceklerimi lütfen sen dinleme. Bizim bu genç oğlan bizimde onun bir parçamız olduğunu neden kabullenemiyor sizce?" Taşlardan biri hızlıca cevaplamış " Çünkü hayalperest çok betimliyor yahu!" Hepsi aklı havada olan bu dağın hayalperestliğine gülüşmüşler.


15 Aralık günü bir dağ Rüya görecekmiş, bu Rüya sayesinde istediği sinirlere kavuşabilecekmiş.


Ne olduğunu anlamadan kendini bir yürüyen olarak bulmuş. İlk başta ürküvermiş geri dönmek için her yolu denemiş. Çok ürkütücüymüş her adım bir bilinmezliğe çıkıyormuş. Biraz olsun sakinleşmiş ve yürüyen bedeni incelemeye başlamış. Ve sonunda iki çubuk üstüne duran bedenine bakınca insan olduğunu anlamış. Bir karınca görmüş yoldan geçen.


"Merhaba Karınca çok tatlısın." Boğazından çıkan ses titreşimiyle birlikte heyecanla gülme tutmuş. Vay be küçücük bedenden böyle güzel bir titreşim nasıl çıkabilir. Daha çok gülüyor, tuhaf sesler çıkarıyormuş bizim küçük dağ. İnsan evine doğru yürümüş, annesi babası olduğunu düşündüğü kişilere sarılmış. Küçük dağın gözleri sulanmış anneme ve babama böyle keşke sarılabilseydim demiş. Fakat bu insancıklar onu bağrına basmamışlar. Babası olarak düşündüğü kılları olan kalın sesli yürüyen insan hareket eden koca ellerle bir rüzgar yapıştırmış. Çok sert bir rüzgarmış. Hayatında böyle bir fırtına kasırga bile hissetmemiş dağın için duygular dolup taşıyordu.

"Neden, yaptın bunu?" İstemsizce boğazından böyle bir soru çıkmış genç dağın. Adam ise daha çok kızaran suratıyla bakmış.


"Bu saatte eve geliyorsun? Küçük hanım bir daha asla bu saatte eve gelinmeyecek." Dağın gözleri açılmış, şaşkınlıkla bakıyordu. Zaman aynı zaman ne demek istiyor bu insan demiş içinden. Karar vermiş dağ bu ev onun için çokta umrunda değilmiş.

Amacına da uymuyormuş zaten yolunu sabah erkenden değiştirecek herşeyi gezerek görecekmiş. Fakat önünde duran yiyecekleri görünce tüm düşüncelerini unutmuş. En çok merak ettiği şeylerden biri yemek yemekmiş. Tam ağzına bir lokma et atacakken biri tarafından insan bedeninin iradesi eline alınmış dağın bilinci ise izleyici hale dönüşmüştü.


Bunlar olurken daha fazla insanlaşıyor farkına varış hızı düşüyor, zaman algısı gittikçe yok oluyordu.

Günler öyle hızlı geçiyordu ki merak ettiği hiçbir şeyi tadamıyordu. Bu insan bedeni çoktan evlenmiş, çocuk çoluğa karışır olmuştu.


Dağın rüyadan uyanması aktif hale gelmişti. Her gün bu şekilde rüyaya dalacaktı ve artık anlamıştı onun farkındalığı bu bedeni dağ hali için güzeldi. Onun istekleri bu bedende yanıp kavuşulacak isteklerdi. Bu hayatı ve bu bedeni ya da olduğu her ne ise onun özünü yaşaması gerekiyordu. Farkındalığı ve Öğrendiği her şeyi bu bedene özdü. Ruhu kendi için en iyi bedeni ve varlığı seçmişti. Hayat olması gerektiği gibi gidiyordu.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
Ruh Hayvanı Balina (whale)

Okyanusların devi balina kendi içindeki kaotik ve gizemli yapısıyla merak uyandırmıştır. En haylaz ve coşkun akıntılarda, zorluklar...

 
 
 

Comments


Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

agvanhatice0@gmail.com

instagram: @haticeagvan

bottom of page