- Hatice Agvan
- 14 Kas 2024
- 7 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 9 Oca
108 sayısı binlerce yıldır her zaman çok saygı duyulan bir sayı olmuştur, birçok ruhsal gelenek tarafından arzulanmış ve meditasyon ve duada özel bir öneme sahip olmuştur. Tüm sayıların en uğurlusu olarak kabul edilen 108 aynı zamanda bir beyzbol topunun dikiş sayısıdır. 108, antik dünyayı modern dünyaya bağlayan ve aynı zamanda fiziksel alemi metafizik alemi ile bağlayan gizemli bir sayı gibi görünüyor. 108 sayısı matematikte, geometride, astrolojide, numorolojide ve birçok dünya dininde ve spritüal gelenekte kutsaldır. Varlığın birliğini ve bütünlüğünü temsil eder.
Bu güzel mucize sayıya bir de küçük Ayça'nın bakış açısından bakalım.
Bir sabah eski bir binanın kapısı gıcırdayarak hafifçe açılıyor. Çocuklardan biri gözlerini büyüterek arkadaşına sokuluyor korkuyla burada olmamaları gerektiğini düşünüyor. Kapısı açılan odanın her yeri farklı renkler ile ürkütücü şekilde boyanmış ve her yerde 108 sayısını görüyorlar. Enerjisi bile bir titreme veriyor bu odanın. Üç arkadaş birbirine sokulup uzun bir süre sessizlik içinde duvara bakıyorlar. En büyük olan çocuk on üç yaşında ve diğer ikisi ondan bir yaş küçük çift yumurta ikizi kardeşler, İkizlerden diğeri bir kız çocuğu ve tek düşündüğü asla bu şımarık iki çocuğa uymaması gerektiğiydi. Bir adım daha attıklarında parkelerden gelen büyük bir gıcırtı sesiyle çığlık çığlığa koşturarak dışarı atıyorlar kendilerini.
Binanın dışına çıktıklarında erkek çocukları sanki kendileri hiç korkmamış gibi kızın şaşkın ve ürkek yüzünü işaret ederek gülmeye başlıyorlar Ayça ise bu korkak iki çocuğun korkma suçunu onun üstüne atacaklarını daha önceden tahmin ettiği için çokta umurunda olmuyor. Tek düşündüğü odanın içinde aldığı güzel bir koku. Öyle tenha ürkünç bir odanın nasıl güzel bir koku yaydığını düşünüyor bunu diğerleriyle paylaşmıyor. Gün bitimine kadar oyun oynayıp bisiklete biniyorlar.
Ayça yatağa küçük bedenini attığında kulaklarında basınç ve bedeninde bir sallanma hissediyor buna karşı koyamıyor. Kulaklarındaki basınç daha fazla artıyor ve gözlerini kapatmamaya dirense de gözleri kapanıyor hissettiği basınç girdap halini alarak onu yutuyor. Gözlerini açtığında 108 sayılarıyla bezenmiş duvarın hemen ortasında bir aynaya benzer portal görünüyor ve portalın içinden her şeyi çeken ters yönlü bir fırtına onu içine doğru sürüklüyor.
Bağırarak portalın içine doğru çekiliyor portalın içine girdiği andan itibaren zaman hem çok yavaş hem de çok hızlı akıyor. Her şey jöle kıvamında bir akışkanlığa sahip ve yoğunluğu tüm atomlarıyla bir olmuş birlikte akmaya başlamış gibi hissettiriyor.
Tünelin en sonunda parlak bir siluet görünüyor şeffaf bir ekran karşısına oturmuş hepsi de ona bağlı geometrik ekranlardan hologram gibi çok hızlı geçişli yaşamları izliyordu. Ve tekrar tekrar izlerken bunları birbiriyle bağlayan bağları bir fırça darbesi gibi düzenliyor düğümlüyordu. Bir sürü geometrik rakam ve geometrik çizgi dalga dalga veya noktsal ışın şeklinde kayboluyor tekrar başka bir sembol sayı geliyordu. Her bir hayatın bir kodu vardı ve her bir dünyanın bir kodu vardı.
Zamanı genişletmek ve daraltmak veya aynı durgunlukta kalması için kendi yaşamlarının düşünce ve bilinçlerini düzenliyordu. Tünelden geçerken bir çok renk görüyor, ışıklar görüyor, parlak nesneler görüyor ve aynı zamanda karanlığın gölge gibi oynayan figürlerine dalıp çıkıyordu.
Tünelin sonuna artık gelmiş ve birden sahip oldu beden ya da birlikte duran atomlar parçalanmaya başladı. Ayça kendini parçalanırken, ayrıştırılırken ilk başta bu onu çok garip bilinmez hissettirdi fakat daha sonra gezegenlere, kara deliklere, pulsarlara ve bilmediği bir çok maddeye dönüştü. Bu olurken aynı zamanda düşünmeye devam ediyor birleşmeye tekrar bütün olmaya çalışıyordu. Bütün olmak için kendini en küçük yapı taşına dönüştürmeye çalışan atomlar bu sefer bakterileri ve gözle görülmeyen bir çok evreni oluşturuyordu. Ne olduğunu anlamadığı için panikliyordu ama bir mekanizma onu burada tutuyordu.
Uyanmak için kendine çok derin duygusal bir enerji yolluyor ama ne yaparsa yapsın uyanmıyordu.
Ayça bir karanlık boşluk ile buluştu artık uyanabilirim diye düşünerek rahatladığı sıra kendini evi yerine başka bir yerde buldu. Burası farklı bir yatak, farklı bir ev ve farklı bir kokuydu. Rüyası boyunca bugün duyarlı 108 sayısı ile bezenmiş o yerdeki aldığı kokunun aynısını alıyordu. Bir kadın "Tvisha" diye sesleniyordu. Kendine ait olduğunu düşündüğü beden ondan komut almadan hareketlendi ve daha önce duymadığı, bilmediği kelimeler ile konuşmaya başlayan dilindeki sözleri duyarken hafızasında herşey çok tazeydi. Bu hayata dair herşeyi biliyordu. Burada bir asil adamın kızıydı ve her sabah güneş doğmadan önce 108 boncuklu tesbih ile güneşi, yeni yaşamı, evreni selamlıyorlardı. Ve insanın her zaman karşı koyması gereken kötülük tamı tamına 108... 108 tane tehlike arzusu ve egosu vardı. Aynı zamanda bu 108' likleri geçerek teker teker aydınlığı anlayacak, gerçekleri anlayacak ve hakikat bilgilerini açacaktı.
108 sayısının yarısı eril enerji yarısı da dişil enerjiyi oluşturuyordu. Ve bunları birleşimi dengeyi sağlardı. Evrenin oluşumu için Tanrıların yaşam süreleri brahma gecesi ve gündüzü bakımından sadece 108 yıldı.
Çok yoğun duygular eşliğinde Tvisha bedenindeki Ayça tesbihlerin her bir boncukta Tvisha'nın ailesiyle birlikte aynı kelimeleri söylüyor ve aynı zamanda nefeslerini kontrol eden nefes egzersizi yapıyorlardı. Etrafa baktığı zaman çok yoğun bir enerji damla damla üstüne yağıyordu. Bir insanın kalbin bu denli huzurlu, manevi hissedeceği aklının ucundan geçmezdi. Bunlar yapılırken bu bedenin sahibinin kalbi o kadar güzel hisler veriyordu ki sımsıcak güneş ve altın gibiydi.
Bu hisler dalga dalga kalbinden her bir noktaya ve her bir doğrusallığa yayılıyordu. Ne kadar güzel diye düşünürken kendini şimdi başka bir senaryoya çekilirken gördü. Burada da başka bir bedende olduğunu hemen anladı. Kocaman bir vücudu vardı elinde bir değnek ve on üç yaşındaki küçük bedeninin aksine bu bedende yürürken hafif hissetmiyordu. Nefesi hırıltılı adımlarını atarken ise hantaldı. Değnek normal bir Değnek değildi bu bir silahtı ucunda irili ufaklı birçok düğmesi vardı. İlk başta hafızadaki bilgilerine ulaşmadan önce onun bir çoban olduğunu düşünmüştü. Çobanlıktan uzaktan yakından bir alakası yoktu bu adamın. Bu adam bir komutandı ve bu adamın nesline ölümsüzler diyorlardı. Adam ise kendi neslinden biriyle savaş halindeydi. İki adam insanların hissettiği duyguları o kadar yoğun biçimde yaşıyordu ki hissettikleri ufacık bir his duygusu normal bir insan hissetse cinnet geçirirdi. Fakat bu duyguların yanında merhamet duygusu da çok ağırdı. Sonunda merhamet ağır gelmiş ve durulmuştu. Upuzun bir hava aracı aşağıya doğru indi içine girdiğinde güvertesinde bir kadın gördü ve 108 nolu uzay mekiğinin fırlatılmasına izin vermişti. İştar ne yapıyorsun diye bir cümle çıktı dilinde ve Gördüğü şekiller dağılmaya başladı bir puzzle gibi cızırtılı hale geçtiler. Şimdi tekrar başa dönmüştü.
Galaksideki her bir parça kendisiydi etrafa yayılmıştı. Gözünün önünde büyüklük küçülmeye başladı geometrik bir şekilde birbirinin içine giren halkalar ve dalgalar daha küçük parçacıklara indi ve sonunda tüm parçalar, dalgalar dünya, ay, güneş üzerinde durdu birleşti.
Ekrandaki yaşamları izleyen siluet ise görevine aynı şekilde devam ediyordu. Sanki bu rüyayı ve bu deneyimleri şekillendiren bu mekanizmayı ona açan bu siluetti. Daha sonra bu siluetin yüksek benliği ve gerçek özü olduğunu öğrenecekti.
Çok uzun bir süre evrenin dönüşmesini ve katsayıları kısalıp inceleyen, uzayıp bölük bölük olan şekilden şekle giren cisimleri inceledi. Her bir değişimde renk cümbüşleri oluşuyor evrenler birbirine çarpıyor tekrar dünya, güneş ve ay üzerinde indirgeniyordu herşey. Çok yoğun bir ışık patlaması ile sarsılarak düştüğünü hissediyor bir yerlere tutunmaya çalışıyordu en sonunda düşüş bitti ve gözlerini kendi dünyasına açtı.
Onun için bu çok farklı deneyimi oturup düşündü. Kime nasıl anlatacağını, nereden başlayacağını bilemiyordu. Gözüne odasında şarjda duran tableti ilişti. Herşeyi o kadar net hatırlıyordu ki...
108 sayısının anlamı nedir diye arattırmaya koyulmuştu bile.
"Numara 108, 1, 0 ve 8 güçlerinden oluşan üç basamaklı bir diziden oluşur. Her bir basamak, Melek Sayısı 108’in genel manasına kendi eşsiz özüne katkıda bulunarak rehberlik, içgörü ve kozmik dünyayla daha derin bir ilişki sunar.
1 sayısı, yeni başlangıçların gücüyle ve hayatınızda yeni bir kısım başlatmak için inisiyatif almakla yankılanır. Liderliği, iddialılığı ve bilinmeyene inançla adım atma hamasetini sembolize eder.
0 sayısı eşsiz bir ilahi potansiyel ve bütünlük gücü taşır. Sonsuzluk kavramını temsil eder ve ruhsal seyahatinizde tüm yaratılışın ilahi kaynağına bağlı olduğunuz bir noktada olduğunuzu gösterir.
Son olarak 8 sayısı bolluk, refah, maddi ve manevi zenginliğin titreşimleriyle rezonansa girer. Verme ve alma döngülerini ve karmik neden-sonuç yasasını temsil eder.
.Melek numerolojisine bağlandığında, gelecekte duran mutluluk ve Melek aleminden korunmaya işaret eden sayısal kombinasyondur.
Bazen bu rakam bile servet, ödüller ve takdirle bağlantılıdır; ve büyük fırsatların sayısıdır."
Hayatında ilk kez melek sayısı diye birşey duyuyordu. Bu bilinmez dünyaya daha da meraklanmıştı.
Bu sefer 108 sayısını aşk ile ilişkisinden bahseden bir İnternet paylaşımına denk gelmişti. Hangi yaşta olursan ol aşk ile ilgili bir düşüncen tanımın olurdu. Aşk özel bir bağ demekti. En düz tanımıyla onun için böyle bir tanımı vardı. Anne babasının bakışlarında hep aşk görürdü. Yazı da şöyle yazıyordu;
"Partneri olan biri her şeyin bittiğini hissedebilir, ancak bu yeni bir karşılaşmanın işaretidir.
Bu zamanda, kendin olmak, diğer kişinin bireyselliğinin ve değerlerinin farkında olmak ve karşı cinsle eşit olmak için önemli bir zamandır. Tanrı'ya güvenme konusundaki sadakatiniz, düşündüğünüzden daha iyi bir etkiye sahip.
Her boyutta birçok harika hediye almaya hazırlanırken açık olun ve teşekkür edin.
Bu makalenin gelecekte size yardımcı olacağını umuyoruz."
Öğrendiği bilgiler hoşuna gitmişti ama daha fazla araştırmaya zamanı yoktu, kahvaltı yapması gereken konular vardı. Aklındaki tüm meraklar kahvaltıda ne var sorusu altında uçup gitti. Kahvaltısını yaparken bugün oynayacakları oyunları düşündü, bisikleti nerede süreceklerini veya akşam yemeğine gelecek misafirleri düşündü. Her şey aynı şekilde devam etti bisiklete bindi oyunlar oynadı, gelen misafirler onunla ilgilendi ve bolca sevgi aldı bugün rüyasında bir şey görmeden uyudu aslında son üç gündür rüyasında hiç bir şey görmedi. Görmek için erkenden uyusa da merak ettiği soruların cevabını almak istese de bir daha öyle bir rüya görmedi. Araştırmaya devam ettikçe rüyasında gördüğü şeyleri daha çok anlamaya başladı.
"İnsan vücuduna odaklandığımızda 108 sayısının özel bir önemi vardır.
Örneğin, vücutta kutsal yerler olarak kabul edilen 108 marma noktası vardır. Ayurveda'da, bu basınç noktaları canlılara hayat vermek için hayati olarak görülür çünkü bilinç ve bedenin kesiştiği noktalar bunlardır.
Ayrıca kalp çakrasını oluşturmak üzere birleşen 108 adet nadi veya enerji hattı vardır.
Mala geleneksel olarak guru boncuğuyla 108 tespihten oluşan bir iptir. Güneş ile Dünya arasındaki mesafeler, Ay ile Dünya arasındaki mesafeler, gezegenin dönüş şekli ve bunun yarattığı etki tüm bunlar büyük bir dikkatle incelendi. Güneş'in çapının 108 ile çarpımı Güneş ile Dünya arasındaki mesafeye eşittir ve Ay'ın çapının 108 ile çarpımı Dünya ile Ay arasındaki mesafeye eşittir. Güneş'in çapı Dünya'nın çapının 108 katıdır. Bu yüzden bir malada 108 tane boncuk vardır. Dua ederken boncuklar boyunca hareket eder ve seçtiğiniz mantrayı 108 kez okursunuz.
108 sayısının anlamı cömertliktir. Zamanınız, şefkatiniz, övgü ve anlayışınızla cömert olun. İlişkinize ne kadar fazla verirseniz, sevgi ve mutlulukla o kadar fazla ödüllendirileceksiniz.
108'i görmeye devam ettiğinde, koruyucu meleklerin ilişkiyi hafif ve olumlu tutmanı hatırlatıyor. Sadece birbirini sevmeye odaklanabiliyorken dramaya ihtiyacınız yok!
Geçmişin kötü titreşimlerini bırakmaya hazırsınız, böylece çok parlak geleceğinize ilerleyebilirsiniz.
Ön yaratılışın sonsuzluğundan üç yaratılış olasılığı doğdu. Sınırsız uzayda, zaman, enerji ve yerçekimi biçiminde ifade bulmayı seçti. Bu üç temel, bu zamansız, sınırsız uzayı zamana bağlı, sınırlı bir yaratılışa hapsetti. Zaman, yaratılışın en önemli boyutudur çoğu insanın inandığı gibi sadece bir insan kavramı değildir. Zaman olmasaydı, başlangıç ve son olmazdı. Başlangıç ve son olmasaydı, yaratılış da olmazdı. Zaman içinde varız. Zaman içinde doğduk. Zaman içinde öleceğiz."
Comments